11 Nisan 2012 Çarşamba

AY doğdu: doğum hikayem-2 (doğum süreci)

39. haftamın ortasında bir doktor randevum vardı. salı günü öğlen Özgür Hoca'ya gidecektik. artık son iki randevuda çatıma bakılmış ve rahim ağzının ne durumda olduğunun kontrolü yapılıyordu. son bir haftadır hatta daha fazladır bağırsaklarım normalden fazlasıyla iyi çalışıyor ve ishal seviyesine ulaşıyordu. bazı vücutların boşaltım sistemini temizlediklerini duymuştum.

o hafta sonu son eksikleri almaya alışverişe gittik, aynı zamanda bunaldığımdan bir sonraki gün de vadide gayet uzun bir yürüyüş yaptık. sanırım pazartesi nispeten enerjiktim ve şöyle bir evi topladım. doktor randevusu gününde sabah yine ishal olmuşum gibi kasıklarınla ve karnımda bir ağrı vardı. tuvalete gittiğimde de ağrının nedenini anlayabiliyordum. gene ne nişane vardı ortada ne sancı. bakalım doktorcum bana tahmini bir doğum zamanı söyleyecek mi diye merakla gittim.

doktorumuz Özgür Deren idi. ankara'da olanlar için tavsiye edeceğim ilk doktordur. ilgisi ve titri nedeniyle bedeli göze almanız gerekebilir, ama imkanınız varsa herşeye değer bence kendisi. eşim ilk andan sevdi kendisini, gereksiz konuşmalara girmiyordu, gereksiz bilgilere boğmuyordu, eğer soracağınız bir şey varsa ya da aklınıza takılan bir durum söz konusuysa kesinlikle vakitten kısmıyordu. en hayati olanı, benim gibi bir kontrol manyağı ve detaycı insanı çok güzel tolere edebliyor, üstüne de beni rahatlatıyordu. bu süreçte doktorunuza güvenmek en önemli şey olsa gerek. ben her seferinde ilkokul 5. meraklı inek öğrencileri gibi çılgınlarca ve bazen mantık dışı sorular sorsam da beni ciddiyetle dinleyerek içimi rahatlattı. ben de ona sonuna kadar güvendim.

en önemli ikinci husus ise diğer doktorunuz yani anestezi uzmanı. ben yine ankara da ilk tavsiye edilecek kişi olan Nurettin Tilkioğlu ile herşeyi göze aldım. Nurettin Hocam çok konuşkan, neşeli, benimle fotoğraf çekmek gibi ortak zevkleri paylaşan, muthiş pozitif bir doktor. Herşeyin ötesinde işinin ehli. onu da sorularımla ve detayları öğrenme isteğimle çıldırta yazdım ama o hep bana destek oldu, moral verdi, sancı anlarımda dikkatimi başka yöne çekti, beni gerçekten rahatlattı. iki doktorum da olamasa bu süreci zırlayarak bitireceğime eminim.

randevuya gittiğimde Özgür Hoca nasıl olduğumu sordu, "iyiyim" dedim, biraz düşününce "karnım ağrıyor hafiften ama ishal oldum ondan ağrıdığını düşünüyorum dedim". Hoca hafif bir gülümsemeyle "bakalım bi duruma" dedi. muayenede 4 santim kadar açılmam olduğunu söylediğimde şapşal bir sırıtışla şoku yaşıyordum. hayalim hep böyleydi. ben açılmaya başlayacak ama hissetmeyecetim. kasılmalarım vardı ama zaten son 3-4 haftadır kasılmalarım sürekli vardı bu nedenle bana çok da garip gelmiyorlardı. sancımsa yoktu. en son söylenen şey yani bebeğin başının aşağıda olduğu fakat kanala girmediği beni biraz yıktı. yine de Özgür Hoca çok olumlu yaklaştı, hallolur gibi bir havası vardı. herşeye hazırlıklı olmam konusunda beni uyarmayı da ihmal etmedi. Nurettin Hoca ise gülerek bu kadar açıklıktan sonra "ay" desem bile epiduralin verilebileceğini, normalde insanların böyle aldığını söyledi. içim daha da rahatladı. biliyordum rahat gelişecekti doğum.

o akşam için suyumun gelmesi veya sancılanmam durumunda hemen hastaneye gitmemiz gerektiği söylendi. açıklık fazla olduğundan ve bebeğin başı kanalı kapatmadığından suyumun gelmesi durumunda kordon sarkması gibi durumlar olabilir bu nedenle çarşamba günü kontorollü olarak başlayalım doğuma dendi. tabi ben çenemle soru yağmuruna başladım yine ne yapılacak nasıl yapılacak ne olacak ve suni sancı alacağımı öğrendim. kendi kasılmalarıma ve hissedemediğim sancılara takviye olarak suni sancı almalıydım.

eve gidince bir süre sanki bebek pırtlıcakmış gibi hissettiğimden tuvalete gitmeye bile bir süre korktum. gece yarısından sonra yemek içmek yasaktı. neyse ki randevuya gitmeden önce yürüyüşümü yapmıştım =) inatla daha yürümek istiyordum. aklımca bebeği kanala yerleştireceğim. öğleden sonra nişane de geldi. gece boyunca uyuyamadım sürekli sancımı kontrol ediyordum. karnım birazcık daha fazla ağrısa heycanlanıyor belki sancımlarım başlıyordur diye seviniyordum. nafile heycanlardı bunlar. sabah çok ayak direyerek hastaneye gittim. hatta Özgür Hocayı gene sabahın köründe rahatsız ettim, beni sakinleştirdi sağolsun ve kendisinin de hemen geleceğini söyledi. Güven Hastanesi hem evimize yakın olduğundan hem de bir çok olumlu doğum hikayesi duyduğumdan, doğumu en başından orda yapmaya karar vermiştim. sabah erkenden hastaneye gittik. nst ye bağlandım, kasılmalarımı hissediyordum, gayet yakın zamanlarda oluyordu. hemen suni sancı da verilmeye başlandı.

kontrollerde bebeğin başının hala oturmamış olduğu görüldü. uzun süre bir değişiklik olmadı. ben sancıları hissetmeye başlamıştım ve açılıyordum fakat baş oturmadı. katater takıldıktan sonra doktorum kontrollü şekilde bebeğin başını yerleştireceğini söyledi. ben tabi yine başının etinin yedim nasıl yapılacak bu canım acıyacak mı, suyum nasıl patlatılacak dır dır da dır dır. sağolsun o yine serin kanlı bunun kontrolden farksız olacağını söyledi. ama endişe seviyem gittikçe artıyordu. neyse ki Özgür Hoca tüm gün hep yanımdaydı, fiziken yanımda olmadığı zamanlarda odasında nstden sancılarımı kontrol ettiğini biliyordum ve bu inanılmaz bir güven veriyordu bana.

Nurettin Hoca süper bir şekilde aşamaları anlatarak kataterimi taktı. ben ki ufacık iğnelerden tırsarım hiç bir acı sancı hissetmedim. bu yine de çenemle onu yormadığım anlamına gelmiyor tabi ki. suyumun patlatılarak bebişin kafasının yerleştirilmesi gerçekten çok rahat bir şekilde beni rahatsız etmeyerek yapıldı. elbette ki acı falan hissetmedim. bu arada Nurettin Hoca sürekli bana moral veiyor, sadece beni değil annemi ve beyimi de rahatlatıyordu. havadan sudan konuşuyorduk, hatta benim sancılarım sıklaşmasına rağmen aralarda kahkalarla gülebiliyorduk. endişelerimi az da olsa unutabiliyordum.

ben yine de arada nst yi hemşirelere çözdürüp koridorda yürüyor sancı geldiğinde nefes alıp sallanmaya çalışıyordum. son ana kadar yürümekten vazgeçmedim sanki elimden gelen tek şey oydu. açıklığım 6-7 santimleri bulduğunan sancılarım iyice vurucu olmuştu. kesinlikle bağırmıyordum, diş sıkılacak bir acıydı. aynen tahmin ettiğim gibi çok şiddetli bir regl sancısının gelip bir tokat atıp kaçıp gitmesi gibiydi. zirveye geldiğinde sancıya dayanınca atlatabiliyordun. son 4-5 sancım da anneciğime kızmaya başladım, "dokunma bana" şeklinde sert tepkiler veriyordum. yazık kadın günlerdir peşimdeydi, o anda da beni rahatlatmaya uğraşıyordu ve sonrasında da doğumdan sonra hep yanımda oldu. bağırmasamda (zaten normalde acıdan bağıran ya da üzüntüden ağlayan bir insan olmadığımdan) insanlıktan çıkmış şekilde tepkiler vermeye başlayınca epidurali alma vaktinin geldiğini anladım.

epiduralle herşey daha kolay oldu. canım yanmıyor ama kasılmalar geliyordu. ben açılmama rağmen bebiş kanaldan aşağı inmiyordu. kafası oturturulduktan sonra ben gerisi gelir diye düşünüyordum. bir türlü senkronize olamadık ve doktorum bana yavaş yavaş sezaryana gittiğimizi söyledi. o bana olabildiğince zaman tanıdı ben de sürekli bir saat daha n'olur diye süre istedim. sabah 8den öğleden sonra 3.30 a kadar dayandım, dayandık bekledik. iki doktorum da bana moral vererek daha fazla zorlamanın bir manası olmadığını fark ettirdi. Nurettin Hoca odadaki herkese enerji aşılayarak artık riskli olabileceğini hatırlattı bana. Özgür Hoca da odaya gelince son bir muayene yaptı, 9 santim ama inme yok, sen normal doğum yapmış sayılırsın dedi. ben artık bunun kader olduğunu, hayırlısının bu olduğunu kabul etmem gerektiğini anlayarak sezaryana gidilecekse gidelim dedim.

o andan sonra herşey bir anda gelişti. normal doğuma yalnız girmeyi istiyordum ama sezaryan bir ameliyat olunca biricik beyim beni yalnız göndermeyi göze alamayarak benimle geleceğini söyledi. hiiiç itiraz etmedim çünkü korkuyordum. ameliyat düşüncesi kafamda hiç yoktu, hazırlanmamıştım buna. hızlıca giydirildim hala kasılmalarım vardı. Nurettin Hoca beni uyardı "sakın kendini ameliyathanenin havasına kaptırma göründüğü gibi değil " dedi. yine de elimde olamadı, oraya indiğimde tanıdık yüzler gelene kadar yabancı hissettim kendimi. hemen hazırlandım üzerime örtü konuldu ve epidural verildi. ben hala çene yapıyordum "ayaklarımı oynatıyorum beeeeen" diye, Nurettin Hoca'ya güvenim sonsuz olmasına rağmen pimpirikli canavar içimden çıkıyordu. o ise bana gülerek şu an yapılanı hissediyor musun diye sordu, yooo dedim. neyse ki kocacım yanımdaydı, ondan sonra Özgür Hoca 2 dakika da sohbetle, konuşarak yumuk yumuk, rengi maviye dönen bir topaç çıkardı. kaldırıp perdenin üstünden bana gösterdi, bir sürü saçı vardı! bir an durumu algılayamadım, bir iki ağladı çok yaygarıcı değildi. temizlenip kontrol edilmesini izledim. beyimle şaşkındık, birbirimize "sen ne olduğunu anladın mı" şeklinde bakıyorduk. sonra bebişi yukarı çıkardılar benim yine sohbetle dikişlerim tamamlandı. doktorlarımın eli çabuktu, beni ve bebeği sarsmadan, yormadan ameliyat bitti. bebişim başını çeneden kanala koyduğundan, başının tepesinden koymadığından aşağı inememiş. zaten saatlerce beklesek de inmezmiş. sanırım biraz inatçı olacak... normalde olsa öğleden sonra 2 gibi yaparmışım doğumu.

ben ne kadar zaman olduğunu bilemedim bir süre sonra odama çıkarıldım. annem ben gelene kadar ağlamıştı zaten. torununu babamın görememiş olması ve annemin anneanne olması ondaki duyguları alt üst etmişti. bana doğru gelirken "sakın" dedim gelme nolur ağlamadım şimdiye kadar şimdi de ağlamayacağım. biraz duygusallaştım ama sonra durumu sindirmeye başladım. yanımda küçücük seffaf bir beşik içinde kapkara saçlı bebeğim yatıyordu. sonraki bir kaç saatte yavaş yavaş bağlandım ona. öyle bir anda şimşekler çakmadı, bir süre sonra sürekli ona bakar onu düşünür olmuştum. normal doğum sancılarımı çektiğimden sütün gelmesinde bir zorluk yaşamadım. ama emzirmeyi öğrenmek küçük bir savaştı.

bebeğimi sağ salim kucağıma aldım çok şükür, bu öncelikle doktorlarımın sayesinde sonrasında ise annemle kocamın desteği sayesinde oldu. iki doktorum da takip eden iki gün yani hastanede kaldığım günlerde durumumu kontrol etmek için geldiler, istediğim her zaman da onlara cep telefonlarından ulaşabiliyordum. kendimi güvende hissediyordum. istemediğim tür bi doğum yapmıştım ama bunun tüm dezavantajları minimuma indirilmiş oldu. acı, ağrı sıkıntıyı en asgari seviyede yaşadım. dönüp bakınca hepsi hayal gibi ve takılmamam gereken şeylermiş. keşke daha çok tadını çıkarsaydım...

AY doğdu: doğum hikayem-1 (doğum öncesi hazırlık)

Biraz hoplaya zıplaya yazar oldum son zamanlarda, bu nedenle geri dönüp hamileliğin son zamanlarına dair yazılar ekleyeceğim. şimdi sıcağı sıcağına daha 2 hafta olmuşken ve yanımda bir ufak yaratık homurdanırken doğum hikayemi yazmak istiyorum.

ben normal doğum saplantılı olduğum için doktorumu da ona göre seçmiştim. hem tecrübeli hem de normal doğum taraftarı olmasını istediğimden referanslarla Özgür Hoca'ya gittim. tek derdim "gerekli" gördüğünde beni sezaryan doğuma yönlendirmesi idi. duyduğum birçok başka hikayede doktorlar pek de uğraşmadan "tamam alalım bebeği" demişlerdi. ben Özgür Beyin deneyimine ve içtenliğine sonuna kadar güvendim. biliyordum ki o an zaruri bir durum olmazsa beni hala hop sezaryan yapmayacaktı.

36. haftamdan itibaren iznimi almıştım. evdeki düzenlemeler ve dinlenme ile vakit geçiriyordum. aslında sona yaklaştıkça önce korku baş gösterdi. bir bilinmeze gidiyordum ve dönüş yoktu. roller coastera bindiğimi ve sonuna kadar gelmeden inemeyeceğimi tuhaf bir şekilde 9. ayımda fark ettim. bu nedenle inatla 38. haftaya kadar hastane valizimi hazırlamadım. sanırım onun hazır olması herşeyi daha gerçekçi kılacaktı. garip bir şekilde korku kendini sakinliğe bıraktı. kabul etme ve bunun doğal bir süreç olduğunu fark etme durumuyla heycan ve sukunet geldi. bunun yanında artık 38 ve 39. haftalarda sürekli nişane gelmiş mi diye kontrol ediyor, hadi artık başlasın diye, sancı mı bu ağrı şeklinde kendimi dinliyordum. yani daha önceki korku durumu yok oldu ve ben hadi hadi sancım başlasın seviyesine geldim.

sancıya kendimi hazırlamak için zaten uzun süredir yogada çalışıyordum. bir dalga halinde geleceğini ve azalarak gideceğini söylüyordum kendime sürekli. aynı zamanda gittiğim normal doğum seminerinde doğumu hayal etmemiz söylenmişti. ben de kendimi hep rahat bir doğum yapacağımı hayal ederek olumladım. bunun yüzyıllardır tüm canlıların yaptığı bir şey olduğunu vücudumun buna göre tasarlandığını kendime işledim durdum. yine seminerde sancı aralarında yürümemizin iyi olacağını, sancı esnasında derin nefes almaya ve nefes egzersizlerine odaklanarak, bebeğin aşağı iyice inmesi için sallanma hareketi yapmamızı önermişlerdi.

ben evde kaldığım sürede yürüyüşlerimin süresini arttırdım. son derece yavaş tempoda, konuşabilecek nefes seviyesinde ve vücut ısımı arttırmadan her gün yürüyebildiğim kadar yürüdüm.  gelmiş gelmiş en zor kış döneminde yürüyemeyecek olduğumdan yürüyüş bandını ödünç vererek bu konuda bana sponsor olan biricik arkadaşım Sezen'e öpücüklerimi gönderiyorum. yürüdükten sonra yogada öğrendiğim squat hareketini yaptım ve her gün çılgınlar gibi hurma yedim. koca kafalı tatlı kocama göre bunlar hep faso fiso varsa yoksa vücut geneiği. ki bende annemden aldığım genlerin bu konuda bana yardımcı olduğunu düşünüyorum. yaptıklarımın elbet bana yararı oldu belki az belki çok, en azından psikolojik olarak "ben elimden geleni yaptım" diye düşündüm ve bunların bana destek olacağına inanarak rahatlamış oldum.

elim ayağım doğuma giderken bile çok fazla şiş değildi. çok yorgun bir günün ardından ayaklarım şişmiş gibiydi. görenlerin hepsinin farklı yorumu vardı. daha ağzımın yüzümün şişmediğini ya da rengimin hala normal olup sarıya dönmediğini söylüyorlar bu nedenle daha doğumuna var senin diyorlardı (bu tespitleri doğumumdan bir gün önce yaptılar!). ürkmeye başladım doğuma girmeden önce bi shreke benzemek gerek sanırım diye düşünüyordum. kafa kocaman, renk bi tuhaf haydi hayırlısı.

hep sancıyı kafamda azımsamaya çalıştım. ben ki ne regl sancıları görmüş, günlerce kıvranıp yataktan çıkamamış, iğneden kokuma gıkımı çıkarmadan nefessiz bir kaç gün geçirmiş insanım. doğumda çektiğime dişimi sıkacağım, ayrıca daha daha şiddetli bir regl sancısı bu bence, 3 gün değil bir gün çekeceğim aynı zamanda Nurettin Hocam var yanımda o da verecek epidurali oooohhh tatlı tatlı doğum yapıcam. hep bunları hayal ederek günlerimi geçirdim. bir de bol bol film izledim. herkesin uyarısı bundan sonra hayat yok! olduğundan bir daha film izleyemem ben ya diye günde en az 2 film deviriyordum. ama psikolojim bozulmasın diye haberlerden uzak durduğum gibi, konusu beni üzebilecek filmlerin de yanına yaklaşmıyordum. biraz köpük geçti filmler bu yüzden ^_^

evde sıkılmadım. herkes beni evde sıkılacaksııınn! diye uyardı. bıktım bu herkes ve bilmişliklerinden zaten. carcar car. bu arada internetten ve bir yığın kitaptan "bebeniz size geliyor" bilgilerini okumadım. bence doğum, hamilelik ve püf noktaları hariç çocuk bakımı içgüdüsel doğal süreçler. bu kadar konuya yabancılaşıp çılgınlar gibi bilgiye gömülmenin bir manası olduğunu sanmıyorum. zaten iş başa geldi mi o bilgiler bir anda uçuveriyor. ha hiç mi bilgiye saygım yok, elbette ki var. az ve öz almaya çalıştım sadece.  bilgi kirliliği beni ürküttü o kadar. bir tek kitap okudum bu dönemde o da son haftalarda evde kaldığım zamanlarda hımm güzel fikir dediğim anneanne usullerini yeniden popüler yapan Harvey Karp'ın Mahallenin En Mutlu Bebeği idi. Bence orijinalinden okunması daha iyi zira çevirisini çok iyi bulmadım kitabın. yine de bence baş ucu eseri. ikinci baş ucu eseri de anneniz. ama sanırım herşeyden önemlisi  kendi iç güdülerim. ben artık bir anneyim ve sakin serin kanlı olduğumda bu bebişe bakacak donanıma sahibim. kilit nokta cidden sakin kalabilmek, o pek kolay olmuyor çünkü :)