16 Şubat 2012 Perşembe

kıpırcan

taaa 18-19. haftama dönmek istiyorum.yani en azından anlatmak, dönmek de şu an ki tekmeler bakımından fena olmazdı aslında >^_^<

şimdi söyle bir batıl düşünce var; bebeğin ilk hareketini hissettiğinde karşında kim varsa ona benzer! (tabi bir de en çok kime bakarsan kromozomları hiçe sayan mantık var ki akıllara biraz zarar) Ben bebeğimin ilk hareketini hamileliğim içindeki son yurtdışı toplantımda hissettim. eğer hissettiğim anda çevremde olanlara benzerse hakikaten tatsız bir durum olabilir. başkan bir honkonglu idi, iki yanım afrika'nın güzide ülkelerinden temsilcilerle çevrilmişti. görebildiklerim ve civarımdakiler ülkem insanlarına pek de benzemeyen fiziksel özelliklere sahiptiler. umarım bilim daha baskındır ve genlere göre şekillenir bebişim. hayır biz de bulunmaz hint kumaşı değiliz de bebeğimin bakıcısı gibi dolaşmanın bir alemi yok (aman sağlıklı olsun da, cidden ama ya allah sağlık versin de lafite ediyorum =P).

neyse. toplantı esnasında bir anda içimden bir kabarcık çıkacak gibi hissettim. daha doğrusu sanki gaz hareketi oldu da içimde bi patladı gibiydi. önce allaaaah bittim ben bu gazsa şuracıkta 154 ülke temsilcisini doğal gaz çıktısına maruz bırakıp telef edeceğim sonra da tüm dünya haberlerinde gündeme geleceğim diye tırstım. bi sağıma soluma bakındım ama gaz değildi. o an birden bi tuhaf oldum. "ayyy bu minik gaz topaaaa benim bebiiiimm" gibi ürpertili bir haz duydum. Ürperti kaçınılmazdı çünkü gerçekten garip hissetmiştim, insanın içinde sadece kendi iç organlarının olmadığını bilmek, başka bir hayatı ve onun vücudunu taşıdığını fark etmek bir anda algılanıp kabullenilebilen bir şey değil bence. iyi bir tuhaflık bu ama.

işte bu sürece her zaman bizim eküriyi dahil etmek istedim. sonuçta bu ikimizin parçası sadece benim değil ve onun "hop hamileyim hoop işte de bebeeeek" arasında olaya yabancı ve uzak kalmaması için, hatta biraz da kendi yaşadıklarımı paylaşmak amacıyla, onu bazen kendi isteğiyle bazen sürükleyerek bu sürece ekledim. evet sürünerek zorladığım oldu, karnımdaki hareketleri kabullenmesi benden daha zor oldu, ilkinde ürktü. bu nedenle daha da alıştırmaya çalıştım. yani sadece kendimi alıştırmadım, annelik böyle bişi demek ki...=) bazı erkeklerin bunu ileride göbek daha da büyüdüğünde, hareketleri görmenin daha mümkün olduğu zamanlarda sindirmeleri daha da zorlaşıyor. ama ben bile bazen sadece fazla göbek yaptığımı düşündüğüme göre, bebişi görmeden göbeğimle çok rahat konuşabilen annelerden olamadığım dikkate alındığında, babadan da fazlasını göstermesini beklemiyorum.

çok romantik bir hamile olmasam da, bebiş hareket ettiğinde varlığı beni rahatlatıyor. hareket etmezse, biraz karnım ağrırsa gerilmeye başlıyorum. hele ona zarar verdiğimi düşündüğümde, stres olduğumda kendimi hiç umursamadan onu düşünerek hemen rahatlamaya çalışıyorum. hareketleriyle cidden benden ayrı gibi değil de benim bir uzantım cidden bir parçam olduğunu sanıyorum. ben bir şeyler dinlerken, bazen dans ederken bana eşlik ediyormuş gibi geldiği oluyor.

içinde bir şeyin canlanması ve hareket etmesi gerçekten kadınlara bahşedilmiş bir mucize sadece bazen sıradan hayatta mucizeler gözardı edilebiliyor. ama yalnız kaldığınızda, gece uzandığınızda ya da sizin yediğiniz bir şeye, hissettiğiniz bir duyguya içinizdeki küçük şey tepki verdiğinde bir anda dünyadan, sıradanlıktan diğer kıvır zıvırdan sizi uzaklaştırabiliyor.


ha buarada makat pozisyonunda durduğundan o sevimli tekmeler, judo tekvando çalışmalarına dönmeye başladı. sürekli alt bölgemi tekmeleyerek, yatar ya da yürür pozisyonda nefesimin kesilmesine sebep olabiliyor. hayır biz de babygirlümüzün bale papuçlarının yanında sıkı bir savunma ustası olmasını istiyoruz da şimdiden çalışamlara başlayacağını düşünmemiştim. hayallerim konusunda dikkatli olmalıyım sanırım.

8 Şubat 2012 Çarşamba

allons ensemble decouvrir ma liberte

geceleri uyku cidden zor olmaya başladı ^_^ ağırlaştım diyeceğim ama yani hem ağır çekimde yaşıyor gibiyim hem de cidden ağır bir insan oldum. en son bir buçuk hafta önce doktora gittiğimde 13 kiloyu homur homur almışım yahu. adamcağız "aslında son bir kilo hakkın kaldı son iyi ay için" gibi bir cümle sarfetti ki yalan olduğunu ikimiz de biliyorduk bence.

sorunum kilo almaktan çok bir den fazla kilo almak oluyor. durup durup bir anda hop 3-4 kilo alıveriyorum. şimdi dikkat ediyorum diyemicem yalan biraz, ama en azından yürüyüşlerimi aksatmamaya çalışıyorum. tüm gün oturup sonra yürümek cidden zor oluyor. sorun zaten oturmam ve pis boğaz şeklinde canım istemese de yiyip durmam. sıkılıyorum heralde oturmaktan.

cidden tek derdim hareket edemicek durumda olmamam ve doğum esnasında sıkıntı çekmemem. tamam dombilibuu olmak da çok tatlı değil ama olsun. özellikle hatta inatla dar dar giyiyorum, hep dediğim gibi yardım çadırı görüntüsü yaratmaktan hoşlanmıyorum. bol giyince acayip geniş görülüyor, dar giyince de bazı münasebetsizler ayyyyy çok mu kilolu bebek gibi saçını başını yoldurup ağzına tıktırma isteği uyandıran sinir laflar ediyorlar. hayır sağlıklı olsun da kilosunu iyi alsın n'olucak? sanki böyle sesini alçaltıp kafasını gizli bişi söyleyecekmiş gibi sana doğru eğilip bir sıkıntı varmış havası yaratarak söylenince iyi bişi mi yapıyorsun? insanın asabını bozuyor. haa kilolu desem nolcak? napıcan? bebeği diyete mi sokucan teyze ya. bilmiş cadalozlar.

zaten bu dönemlerde evlilik dönemlerinde olduğu gibi en sinir uçlarınıza dokunan şey herkesin bir çok haltı biliyor olması. ya bir şeye ihtiyacım olursa merak edersem sorarım. gereksiz biligiler hatta gereksiz yanlış bilgiler ansiklopedisi gibi açılıp açılıp ne duruyorsunuz be. ben zaten aklıma bir şey gelirse ya da senin vucüdunun yaşadığı durumu - herkesin farklı farklı tecrübeleri var- öğrenmek istersem sana sorularımı yöneltirim. her gördüğünde karnımı mıncırıp şimdi sen bunu yaşıyorsundur kehanetlerinde bulunmaları hakkat ifrit ediyor. bi de bu karın kamu malı değil benim göbeğim hala ya. bir parçam benim. böyle seviyorum işte başka insanları

4 Şubat 2012 Cumartesi

geldim geldim hatta yettim

uzun zamandır kurumdaki sınavım nedeniyle yazamadım. bu süreç benim için yorucu geçti. öncelikle herkes harala gürele çalışırken ben işten eve geldiğimde sadece yarım saat yürüyüşüşe, yemek yemeğe ve horul horul uyumaya vakit ayırabiliyordum. başlarda bu bende ciddi stress kaynağı oldu. iş yerinde amirimin beni gereksiz germesi de üstüne baharatlarını ekip iyice körükledi. anlayamadığım şekilde önce ellerim kaşınmaya sonra da ayaklarım kırmızı minik benekler eşliğinde kaşınmaya başladı. zaten alerjik bir bünye olduğumdan başlarda çok da fazla ne oluyor ya diye düşünmemişti. binik kırmızı benekler hafif kabartılı olup ben geceleri kart kurt kaşınmaya başlayınca önce kendi doktorumla konuştum ve ardından dermatoloğa gittim. el ve ayaklarımda "egzama" çıkardığımı söyledi. O_o

hiç hayatımda egzama olamıştım mı nedir neyse artık. doktor hafif kortizonlu bir kremle yanında iki tane zararsız krem verdi. tabii ki kortizonlu kremi kullanmamamk için bir hafta direndim. doktorun bana söylediği "farkında olmadan vücudunu çok üzmüşsün" sözü beni baya etkiledi. doktorun ofisinden çıktığımda gözlerim dolmuştu ben bunu kendime ve bebeğime neden yaptım ki diye. yine kendi doktoruma, doktor olan dayıma ve tekrar dermatoloğa ilacı kullanmamın zararını sordum. cilt doktoru çorap söküğü gibi devamının gelebileceğini önüne geçilmesi gerektiğini söyledi, ayrıca hepsi el ve ayaktan emilimin ve kana karışmanın çok çok az olduğunu bebeği etkilemeyeceğini söylediler. bunun üstüne incecik bir tabaka halinde mümkün olduğunca az şekilde 3-4 gün kullandım kortizonlu kremi, diğerlerini daha uzun süre kulandım. sanırım en önemli o andan itibaren give damn' shit şeklinde umursamıyorum hiçbir şeyi en önemli benim düşüncesine sahip oldum.  =) başkalarının beni kendi stressleriyle germelerine de izin vermeseydim daha mutlu olacaktım. heralde baı arkadaşlarımdan bira uzaklaşmama neden oalcak şekilde kıstırıldım. bu diğer blogun konusu insanlardan nasıl soğudumu kendi dertlerini hele hele 7 aylık hamile bir hatuna yüklemelerindeki sıkıntıyı orada bilahere anlatacağım sanırım. kimse kötü olduğundan değil ama sanırım ciddi şekilde ben merkezcilik var. neyse

sonuçta ben bir hafta iznimi aldım kafama göre az biraaz çalıştım ve iş yerinden de uzak durmuş oldum. egzama sorununu çok şükür çözebildim böylece. ama olan yazılı sınav sonucuma oldu =D doğal olarak ehhh bir başarı elde ettim. şimdi bunun da nedenleri şöyle ki sınava hazırlanırmış gibi yaptığım ve topluca eğitim aldığımız 3 hafta boyunca oturmam gerekti. bu bende dikkat dağınıklığı, konsantre olamamamın yanı sıra fiziksel sıkıntılara yol açtı. tüm gün boyunca çok fazla oturmak geceleri uyurken ağrılara neden oldu, kabızlık da cabasıydı. asıl sınavda yaşadığım şeyler komediydi. sınav sabah 9.30'dan akşam altıya kadar sadece bir saat ara verilen uzuun bir maratondu. çok yoruldum kan dolaşımım iptal oldu, öne eğilip yazmaya çalışınca kızım artık dayanamayıp tekmeyi bastı ki saatler geçtikçe onun da gerildiğini hissettim. bu durumdayken bir de yazdığım kompozisyonlara dikkat etmeye çalışıyordum. ama cümleye başlaşıp kafamı kaldırıp geri baktığımda neden öyle başladığımı hatırlayamıyordum. cümlelerin özne yüklem uyumları olduğundan bile şüpheliyim.

relaxin hormonum sayesinde bana sonradan bi gevşeme geldi, tamam azcık saftirik oldum, kafayı toparlayamıyorum, cidden sakarım, kikir kikir gülüyorum ama böyle bi genişlik hasıl oldu. sanırım bu sayede sözlü kısmında sınavın hakikaten tavan yaptım. sözlü sonucum cidden baya başarılıydı ki hop zıp üst sıralara fırladım ama yazılıdaki yetersizlikle top olamadım hahaha çok da umrumdaydı, valla allah relaxinden razı ossun

her yer buz, kar kış demiyorum -20 ve buz diyorum ya. penguen gibi yürüyorum panik panik, kalın giyinip iyice dobişko görünüyorum. kazasız belasız şu soğuğu atlarısam herşey güzel olacak. 33 yılın en soğuk kışı geyikleri havada uçuşuyor, onu bunu bilmem de çocukluğumdan beri bu kadar kar yağmamıştı yahu. tabi benim gibi 81 kuşağı her türlü bedeviliğe hazırdır. çift girilen sınavlar gibi. olsun ya evden daralmak dışında çok da kendimi kısıtlamıyorum.